Serinin birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Serinin ikinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Serinin üçüncü bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Bu serinin ilk yazısını doğum
günümden altı gün önce 25 Ağustos 2014 ‘te yazmıştım. Hemen ardından doğum
günümde 31 Ağustos’ta ikinciyi yayınlamıştım.
İlk iki yazımda bireysel
dertlerim ve sıkıntılarımdan, çevre faktörlerinden bahsetmiş sitemlerimi kâğıda
aktarmıştım. Üçüncü yazıda ise artık Türkiye’de gelişen olaylar ve gidişat ile
ilgili sitemlerimi aktarmıştım. Şimdi iki yıl gibi bir aradan sonra tekrar
kaleme aldığım bu seride artık mevzular Dünya’dan…
Öyle dönemlerden geçtik ki 2014
yılından bu yana bir sürü olay gerçekleşti, depremler oldu, Karadeniz’de sel, Türkiye’nin
her yerinde bombalar patladı, Arjantin diz çöktü, Venezuela’yı beter ettiler,
Amerika, Çin ve Kuzey Kore ile it dalaşına girdi, Türkiye Rusya ile karşı
karşıya geldi, Darma-duman olmuş güney doğu için Türkiye birçok operasyon
başlattı, bu kadar insanlık dramının yaşandığı dünyada biran Avrupa kör oldu. İsrail
bomba yağdırmaya, masum çocukları öldürmeye devam etti. O kadar olay oldu ki hiçbir
zulüm bitmedi ve artarak devam etti. Peki ya bugün!
Bugünse insanların çıplak gözle
göremediği bir varlık insanları eve hapsediyor, dünyada her gün beş-binden
fazla insan gözü ile göremediği bir varlık yüzünden hayatını kaybediyor. İnsan
oğlu bu varlıkla mücadele etmekte çareyi evlere sığınmakta buluyor, ne kadar
garip değil mi! Bu kadar aciz olan insan neyi paylaşamadı, neyi yetiremedi de
bu kadar zulmetti birbirine, neyin savaşını verdi bu devletler ve ne zaferi
elde ettiler. Eyyy Amerika silahlarınla tehditler savuran Amerika hangi silahın
yok etti bu görünmez varlığı…
Bir başkayım bu günlerde,
televizyon karşısına geçtiğimde içim kan ağlıyor veya radyoda veya bir haber
sitesinde okuduğum zaman içimde sanki kanlar damlıyor. Şu belgeseller olmasa zaten dünya güllük gülistanlık
zannedip yaşayacağız, ama o kadar aç susuz insan var kimse farkında değil hala
israf hat safhada, bir yarış var gidiyor ve durdurmak bilmeyen gereksiz
alışverişler, şimdi virüs sebebi ile stres atmak için millet para harcıyor,
dünyanın bir başka yerinde bir çocuk canını yaşatmak için su arıyor.
Bu dünya acımasız diyoruz da,
dünya gerçekten insanlığa ne yaptı vermekten başka ne yaptı ama yok bina diker
demirden çimentodan çalar suçu depreme atar insan oğlu, dere üstüne ev yapar
suçu sele atar insan oğlu, gerçekten sayın bakalım dünya bize ne yaptı
vermekten başka, bize toprağında bin bir ağaçla meyve, sebze vermedi mi! Yerin altından
çıkardık altını, elması, kömürü, petrolü, yerin altından çıkan suyu içtik de
yaşadık ve hala nankörlük edip dünya acımasız diyoruz ve suçu ona atıyoruz
gerçek suçluyu görmeyerek veya saklayarak.
Adam (gerçekten adam olanlar
üzerine alınmasın) mesire alanına gidiyor çöpünü pisliğini orada bırakıyor, bir
diğeri de güya temizlik yapıyor çöpünü bırakmıyor da orada o bir sürü plastiği
yakarak hem havaya hem toprağa zarar veriyor.
Diyorum ya bir başkayım
bugünlerde, düşündükçe aklım gidiyor başımdan, muhabbet bitmez o yüzden bir
yerde bitirmek lazım.
Şimdi birileri diyecek bu kadar
yazdın da ne oldu ne değişti ama hatırlatmak lazım, sürekli akılda olması lazım
ki gördüğünde birilerini ikaz etsin insan oğlu, sürekli konuşmak lazım hatta
her gün konuşmak lazım ki dün konuşulanı bugün unutuyor insan oğlu...
Yorumlar
Yazmaya devam et,yazabildiğin kadar..Düşünceleri blogda yayınlamak güzel bişi aslında,okuyan faydalanabilir, birine ilham verebilir..Bu şekilde de birilerine fayda ve yardım edebiliriz..Güzel yazıydı..🙂
YanıtlayınSilERTUĞRUL YILDIRIM
SilDesteğiniz ve yorumunuz için teşekkürler.