Hikayenin birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Araç arızasını gidermek üzere
gelecek ekibin gelmesi bir hafta sürermiş çünkü yoğun kar yağışı olmuştu ve
yollar kapanmıştı, yol açılana kadar köyde kamp kurmaya karar verdik. Aracımız
arıza yapıp evde yemek yediğimiz sırada saat ilerlemiş ve hava iyice soğumuştu.
Öyle bir soğuk vardı ki yaktığımız ateşin bir faydası olmuyor sanki ateş
soğuktan donacakmış gibi hissediyordum. Çadırı kurmaya başladığımızda çok
geçmeden üşümeye başlamış, donacak gibi olmuştuk. Yaşlı çiftin sözünü dinleyip
keşke misafir olsaydık bu gece diye geçiriyordum içimden, donmak ile donmamak
arası bir şekilde çadırları mümkün olduğunca rüzgârı kesecek şekilde kurduk.
Ateşin başında ne yapacağımız hakkında konuşuyorduk. “Ahhh, ahhh ulan biz de
şans olsa anamızdan kız doğardık anasını satayım, araç bozulmasa ne olurdu
sanki şimdi dağın diğer yamacına geçmiş olurduk, şimdi burada gece boyunca it
gibi üşümesek iyi olur.” “Tamam, kesin mızmızlanmayı artık, yürüyün gidip
araçtan eksiklerimizi alıp getirelim, öyle gözüküyor ki bir süre buradayız.”
“Neden burada olacakmışız, yarın sabah erkenden yola çıkalım, dağın diğer tarafına
yürüyelim, yoksa burada soğuktan kıçımız donacak.” “Hayır olmaz, aracı öylece
orada bırakamayız.” “Sı… arabanın içine, a… k… yerinde donup ölüp gitmektense
ben dağın diğer tarafına yürümeyi teklif ediyorum, benimle gelen?” “Ulan ne
salak herifsin sen, dağın diğer tarafında ne b.k var, burada en azından köy
içindeyiz, diğer tarafta in-cin top oynuyor, hem burada kaç gün kalacağımızda
belli değil.” “Hem şu köhne evlerden birini boşaltır biz kalırız, köydekiler
yeterince yaşamış, çoğu ihtiyar elbet bugün yarın ölecekler sonuçta, hem onları
inandıklarına erkenden kavuştururuz ha… hahaha” “hahahahaha” bu konuşulanlar
üzerine ne diyeceğimi bilmiyordum, o an nasıl bir yerde olduğumu ve nasıl bir
arkadaş çevremin olduğunu sorgulamaya başladım. Bize karşı bu kadar iyi
davranan insanlar için neler konuşuluyordu. Havanın soğuğu değil ama bu
konuşulanlar beni iliklerime kadar dondurmuştu, öylece susup kaldım, sadece bir
an önce yatıp uyumak ve en kısa sürede bu anın geçip gitmesini istiyordum.
Ferit ve Ümit aracın yanına gidip
eksikleri getirmeye başladılar. Ardından Rıza ile Gülçin’de araca gidip
geldiler. Geldiklerinde ellerinde bagajda bulunan biralar vardı. “Oooo, bu ne
güzel sürpriz, iyi yaptınız biraları getirmekle, hadi getirinde şunları
içelim.” O gece ekip olarak kampın ilk gecesiydi, biralarımızı yudumluyor ve
eğleniyorduk, dört erkek üç kızdan oluşan bu araştırma ekibinin çok büyük
sıkıntılar yaşayacağı ilk geceden belli oluyordu, tabi kendimi onlardan
ayırmıyorum sonuçta bende onlardan farksızdım. Bira şişelerinin çarpışma
sesleri, Ferit’in kablosuz hoparlöründen çalan müzikle keyfimiz yerinde idi,
Arzu ile Nazlı çabuk sarhoş olan tiplerdi ve iki bira içtikten sonra
saçmalamaya başlamışlardı bile… ama o gece kim bilebilirdi ki böyle bir şey olacağını…
o gece çok kötü bir geceydi. Aklıma geldikçe kahroluyorum ve ben o gece… o gece
ben… Nasıl bir psikolojiydi bu… nasıl anlatılır gerçekten bilmiyorum. Ama
anlatmam lazım, anlatmam ve bu sırrı, bu yükü paylaşmam lazım.
Herkes zil zurna sarhoş olmuş ve
çadırlara çekilmişti bense ateşin başında o gün yaşadıklarımızı düşünüyordum
ama meğer her şey yeni başlayacakmış, bende sarhoş olmuştum ama o gecenin tek
bir anını dahi unutmam mümkün değil, aklıma geldikçe tüylerim diken diken
oluyor. Özür dilerim, özür dilerim, benim böyle bir insan olduğumu dahi
düşünmezdin ama şimdi okuyacakların için gerçekten özür dilerim.
Ateşin başında tek başıma
oturmuştum, son kalan biramı yudumluyor bir yandan sigaramı tüttürüyordum, o
sırada Rıza yanıma geldi. Yüzünde anlam veremediğim korku, endişe ile karışık
keyifli bir gülümseme vardı, sinir edici bir gülümseme, “Gel sana ne
göstereceğim, bak burada ne var” diye sırıttı önce, sonra duraksadı ve yüzünü
korku kapladı. Rıza önümden gidiyor bende onu takip ediyordum. Kamp kurduğumuz
alana yaklaşık beş-yüz metre uzakta bir ceviz ağacının altına vardık. Buradan
bakılınca kamp alanı pek gözükmüyordu ancak yanan ateşi fark edebiliyordum.
Rıza “bak, burada” dediği anda iliklerime kadar donduğumu hissettim, bir an
için donakalmıştım ne diyeceğimi ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. “Nasıl oldu
bu Rıza, burada ne oldu?”
Yorumlar
Kalemine sağlık!
YanıtlayınSilKLIO'NUN ŞARKISI
SilTeşekkür ederim.
merak ettim şimdi ne oldu acaba bakalım devamını bekliyoruz 😊 emeğine sağlık sevgiler....
YanıtlayınSilSESSIZKALDIM
SilDevamı herkesin okumak isteyeceği bir şekilde gelişmiyor maalesef ama Dağ Köyünde hikayesinin bir amacı var ve bu doğrultuda olayların bu şekilde ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Aklıma gelen hiçbir senaryo hoş değil ama en az kötüsü olur umarım diyerek beklemedeyim.
YanıtlayınSilMANXCAT / KUYRUKSUZKEDI
SilAklınıza gelen senaryoların dışında daha kötü bir olay olabilir işin gerçeği, her paylaşım gibi bu gece saat 03.00 te yayında olacak.