Bazen bir yazı, bazen önünden
geçtiğiniz bir dükkân, bazen sokakta genç bir delikanlı, belki de bir parkta armağan
ediliyor dilinize dolanan beste…
Unutmamak için kazıyorsunuz
heceleri tek tek hafızanızın atıl kenarlarına, oraları canlandırarak ve o atıl
kalmış köşelerdeki acı tatlı tüm anıları ayağa kaldırarak ve dura kalıyorsunuz…
bazen yolun ortasında, bazen bir iş yerinin önünde veya bir yazıyı okurken ve
dalıyorsunuz hatıralara, evet, o atıl kalmış köşelerde ne nice hatıralar saklıdır,
ne anlatmaya kıyamadığınız anılar, ne de adını anmak istemediniz günler, belki
haftalar, belki aylar, saklıdır o köşelerde, belki imkan olsa bir bilgisayar hard
diski gibi yakıp silmek, belki yağmurda ıslanıp mürekkebin aktığı bir kağıttaki
yazılmışlar gibi okunmaz, yanan bir odun parçasının külleri gibi savrulup,
belki okyanusun derinliklerinde ki bir hatırat gibi ulaşılmaz olsun istersiniz
ama olmaz, bir kendini bilmez şairin yazdığı birkaç dize canlandırır tüm
anıları ve patates döker gibi çuvalı savurur önünüze…
Öylece kalırsın orada ayaklarının
ucuna baka kalarak, gücün yetmez kaldırmaya başını, cesaretse ilk fırsatta seni
terk eden sevdiğin, yakının gibi kaçmıştır oradan, bakamazsın…. Bakamazsın ama
o koca çuval omuzlarında durur da ah etmezsin, edemezsin belki de, bir söz
hatırlıyorum “tarlayı süren öküzün sesi çıkmazda arkasında kağnı inler durur” öyle
ya koca yükleri taşır da insan sesi çıkmaz ama ufak bir olayda köpürür, hani
bir söz var hani “nehri aşarda derede boğulur” diye aynen öyle de bir sürü
derdi omuzlarında taşır sesi çıkmazda bir iki dizede boğulur.
Patatesler etrafta, hepsi bir
yana kaçışırcasına yuvarlanırken arkadan melodi dur gitme diye sesleniyor adeta,
satıcı durur mu, patatesleri kovalarda durur ve tek tek yakalar çok ihtiyaç
varmışçasına getirir, çuval yükün mahiyetinden bezmiş olsa gerek ilk fırsatta yerlere
serilmiştir, sarhoşlamıştır, rüzgâr ne yana esse o yana savrulur ama kaçamaz
hiçbiri kaderinden, yine patatesler girer çuvala omuza çıkmak niyetiyle ve
müzik durur, adam yola koyulur yaşamaya devam etmek için, bir başka hikayede kendisinin
de bir patates olduğunu anımsayarak.
Yorumlar
Güzel bir hikaye çok teşekkür ederim gerçekten de kimse Kaderinden kaçamıyor.
YanıtlayınSilEĞİTİM PINARI
SilYorumunuz için teşekkürler.
Anlarsınız,hissedersiniz,empati kurarsınız ama tüm o bilindikleri bir araya getirip iki laf edemezsiniz ya , işte yazınız tam da böyle bir etki bıraktı.Kaleminize sağlık.Seçtiğiniz müzikte severek dinlediklerimden,yeniden dinledim bu vesileyle
YanıtlayınSilVAKT-I DEM
SilDeğerli yorumunuz ve katkınız için teşekkürler.
şiir müzik ve patates :) keyifliydi yazı. bir rüyamda patates olsam bariii nasıl olcak acabaaa :)
YanıtlayınSilDEEPTONE
SilPatates olmak tabiri çok kullanılır bazı semtlerde, birazda ona atfen patates, bu sebeple rüyada da olsa pek patates olmak isteyeceğinizi sanmam.
Gerçekten tazecik sıcacık bir yazı olmuş 🙂
YanıtlayınSilTeşekkür ederim, ziyaretiniz için ayrıca teşekkürler.
Siltwitten yazmıştım sanaa, bi belgesel izledim, lupuslu biri vardı, american murder, family next door, dizinin adısı :)
YanıtlayınSilDEEPTONE
SilYorumu görünce tekrar kontrol ettim ancak gelen bir şey olmamış bilgin olsun yoksa mutlak surette cevap dönerdim. Hiç dizi takip etmediğim bilemedim. Bir dönem doctor house da konu olmuştu... bu diziye de bir bakarım.
bir daha kontrol et :) 2 kasım daki tiwitin senin, coelho :)
SilŞimdi gördüm :) tamamdır, Simyacı 'yı yeni okuyordum satıra denk geldiğimde paylaşmıştım, ama ne yazık ki ben hiç bir türlü görememişim. :)
Sil