Eneida Nieves adlı kişinin Pexels'daki fotoğrafı

İnsanın Sınır Çizmeden Dünyada Yaşaması Mümkün Mü?

Yazımız üretmeye, geliştirmeye ve şekillendirmeye mahkum olan insanın bu dünyada kendine sınırlar koyması gerekliliği üzerinedir.
Dizgi: Ağaç Ev Sohbetleri [78]
Konu: Dünyada Sınırlar Kalksa Ne Olurdu?
Konu Sahibi: Sade ve DerinDeeptone
Konu içerikli yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Dünyada sınırların kaldırılması konusunu geniş zamanda değil de şuan ki koşullar ile değerlendirecek olursak;
 

Dünyada sınırlar biranda kaldırıl ise;

 
Korona yayılım hızında yukarı yönlü ivmeler başlardı. Zaten konumundan memnun olmayan yüz binlerce insan dehşet bir göç dalgası oluşurdu. Bu durum yeni hastalıkların ortaya çıkmasına ve yerel hastalıkların ulusal hale dönüşmesine sebebiyet verirdi.  Hastalık yoğunluğu ile sağlık merkezlerindeki yoğunluk paralel olarak artış gösterirdi. Bu duruma hazırlıksız olan ve göçün etkisi ile o çok sevilen, sakin yaşam merkezi İskandinav ülkelerinde karmaşa hakim olurdu. Tabi ki karmaşa sadece İskandinav ülkelerinde gerçekleşmezdi. Yunanistan’ın göçmenler tarafından basılmadık toprağı kalmazdı. Denizden botlarla geçmek zorunda kalan göçmenler karadan istedikleri geçebilecekleri için bu durum sonucunda gerçekleşen ölümlerde azalma olacaktır. Amerika’nın yıllarca geri çevirmeye çalıştığı yüzbinlerce göçmen rahatça ülke topraklarına giriş yapardı. Bu senaryoların gerçekleşmesi durumunda hırsızlık, yolsuzluk, gasp, cinayet gibi olaylarda ciddi artışlar gerçekleşirdi. Görüleceği üzere dünyanın en gelişmiş ülke topraklarından tutun en gelişmemiş ülke topraklarına kadar kaos ortamı hakim olurdu.
 

Dünyada sınırlar bir sıralama dahilinde kaldırıl ise;

 
Dünyada sınırların kaldırılmasıyla birlikte ülkelerin geçerliliği de ortadan kalmış olacaktır. Bu durumda güvenlik unsurlarının sağlanacağının sorgulanması gereklidir. Bu sebeple sınırların kaldırılması ile oluşabilecek güvenlik sorunlarının çözümü ile ilgili görüşmeler başlardı. Bu tip bir tabloda ortak karar ve uzlaşma kolay sağlanamayacağı ve hatta çiğ süt emmiş bu insan evladının bir çok yeni kaosa imza atacağına inanıyorum. Dünyadaki bu yeni düzen içerisinde güvenli bir şekilde yaşam için bir devletin tüm Dünya topraklarına hükmetmesi gerekir. Maalesef ki böyle bir insan topluluğunun güven ve huzur içinde ve gerekli çevre hizmetlerinin sağlandığı bir düzende yaşayabilmesi için devlet gereklidir. Böyle bir durumda hiçbir millet devleti bir başka millete bırakmak istemeyecektir. Sonuç; üçüncü dünya savaşı…
 

Olası 3. Dünya Savaşı başlar ise;

 
Amerika, Çin ve Kuzey Kore’ye nükleer başlıklı füze atar, onlarda karşılık verirler. Hindistan yıllardır itaat ettiği İngiltere’den bıkmış bu sebeple ilk füzeyi oraya atıyor. Rusya kenara çekilmiş geçen füzeleri sayıyor. Türkiye kaskını takmış kafaya tüm hava savunma sistemleri aktif bekliyor. Çok değil bir kaç ay sonra dünya nüfusu yarıya iniyor. Yıkık dökük ülkeler etraf per-perişan. Elon Musk çıkıyor gelen varsa Marsa götürebilirim diyor. Ertesi gün Elon Musk bir yerde ölü bulunuyor.
 
Bu insan evladı hiç hayırlı bir mahluk değil, bugüne kadar dünyaya bir tane hayrı dokunmamış. Yapısı itibari ile hep zarar vermiş, canlıların yapısı ile oynamış ve eko sistemi bozmuş bu mekanizma böyle bir durumda sadece dünyayı kaosa çevirirdi.
 

Sınırların olmadığı bir dünyada huzurlu yaşayabilmek için;

 
Irk kavramlarının tamamen ortadan kalması, tek dil ve tek dini inancın olması gerekir. Ancak her insan farklı şekilde düşünür, farklı şekilde hisseder. Yani her birey kendi içinde ayrı bir kimlik oluşturur. Pekala, insan evladının aynı düşünmesi ve bütün toplumların tek bir düşünce altında toplanması beklenemez.
 
Öyle ki insanlar farklı düşünce ve fikirler ortaya atmış ve farklı akımlar ortaya koymuştur. Her bir akımın farklı sonuçları olmuştur. Öyle ki insan evladının hayatı kolaylaştırmak için ürettiği icatlar dahi hem doğa hem insana zorluklar çıkarmıştır.
 
İnsan; içinde bulduğu biyolojik, sosyal, kültürel ve teknik sınırları aşmak gibi bir güdüyle dünyaya gelir. Bu güdüyü bir şekilde tatmin edemeyenler mutsuz yahut hasta olurlar. İnsan denen organizmanın şimdiye kadar dünya üzerindeki temel etkisine ve çıktısına bakarsak sanırım bu organizmanın “yapılmayanı yapmak” için tasarlanmış bir garip varlık olduğuna kanaat getirmemiz zor değildir. İnsanın serencamı diğer hiçbir canlıya benzemez. Hele ki günümüzde yarattığımız şu baş döndürücü medeniyetin marifetlerine bakınca, insanın sadece biyolojik bir varlık olarak değerlendirilemeyeceği çok açık bir hale gelir.
 
Sinan Canan’ın İnsanın Fabrika Ayarları serisinde yaptığı tanımlamalar bize insanın biyolojik olarak da bu yapıdan kurtulamayacağı ve sürekli yeni akımlar doğuracağını ortaya koyuyor.  İnsan üretmeye, türetmeye ve şekillendirmeye, ortaya sürekli yeni fikir ve akımlar doğurmaya mahkumdur. Bu yüzden insanın kötülükler üreteceği gözden kaçırılmamalıdır. Öyle ki insan evladı tümüyle doğa için kötülük üretmekte ve kendi içinde kötülükler üretmektedir. Bu sebeple insan evladının sınırlandırılması gerekmektedir. Bunun için din en etkili araçlardan biridir. Ancak bu dünyada yaptırımı olmayan hiçbir kavram kötülükleri engellemez. Bu sebeple bir devlet eliyle sınırlar getirilmesi şarttır.  Dünyada huzur içinde coğrafi sınırların olmadığı bir dünyada yaşayabilmek için bile en az bir devlet şarttır.
 

İlk günden bu güne hiç sınırlar oluşmadan yaşana bilmesi ve tek devlet altında birleşebilmesi için;

 
İnsan evladının devletleşme ve ırklara bölünmeden bugünlere kadar gelebilmesi ve aynı zamanda hiçbir savaş vermeden yaşamış olması düşünülemez. İlk insan Adem ve Havva’nın evlatlarında meydana gelmiş kavga bizlere din vasıtası ile aktarılıyor. Bu durumda bize ilk günden bu yana dünyada iyilikle kötülüğün birlikte var olması gerektiğini gösteriyor. Bu iyilerin ve kötülerin gruplaşması anlamına gelir. Gruplaşmayı aynı ırk milletten de olsalar küçük bir etkinlik veya toplantıda dahi görmekteyiz. Devletler, milletler bu küçük gruplaşmanın sadece daha geniş kitlelere yayılmış halidir.
 
Bugün dünya gelişmiş yapısıyla zaten tek devlet gibi tepkiler vermektedir.  Dünyanın her hangi bir yerinde yapılan bir kötülük veya yaşanan herhangi bir hadise dünyanın bir diğer tarafına yansımaktadır. Korona virüsün bu kadar hızlı yayılım göstermesi ve tüm dünyayı esir altına alması bunun göstergesidir.

Abdul Arif Kerim ÇALIŞKAN

Dünyayı kelimelerle ifade etmeye başladığımdan beridir harflerle hemhal biriyim. Mekatronik temelli eğitim hayatımın perspektifinden ağaçların, çiçeklerin, hayvanların mekanizmalarını çözmek üzere tefekkür etmekteyim.

Haberdar Olun

Instagram

Instagram has returned empty data. Please authorize your Instagram account in the plugin settings .