Photo by Tanguy Sauvin on Unsplash

Erkek Sivrisinekler İnsanlara Neden Vızlamaz ve Rahatsız Etmezler?

Başlıkta belirtilen sorulara cevap olacak Sivrisinekler üzerinde yapılan bir araştırmadan bahsedeceğiz.   

Eğer bugüne kadar bilmiyorduysanız, erkek sivrisinekler insanları ısırmaz ve kanlarını emmeye çalışmazlar. Bunu isteseler de yapamazlar. Erkek sinekler insanları tespit etmekte oldukça kötüdür ve derimizi delmek için özel bir iğneden yoksundurlar. Dişi meslektaşları gibi çaba sarf etmeden, bedava ve zahmetsiz, laboratuvar ortamında kendilerine sunulmasına rağmen kanı reddediyorlar. 

Rockefeller Üniversitesi laboratuvarında yapılan yeni bir çalışma bunun nedenini açıklamaya yardımcı oluyor.  Yapılan araştırmaya göre; dişi ve erkek sineklerinde insanları algılayabilecek beyin nöron yapıları aynı ancak erkek sineklerde bu nöronlar basit bir genetik anahtarın arkasında gizli bir şekilde bulunuyor.  Araştırmacılar, erkek sinekte bulunan bu geni mutasyona uğratmayı başardı. Mutasyonlu erkek sinekler kan bulma arayışıyla insanların etrafında vızıldamaya başladılar.

Yapılan bu çalışma, mutasyona uğramış erkek sineklerin doğal bir içgüdü ile insana doğru yöneldiğini ortaya koymasının ötesinde, dişi sineklerin milyonlarca cana mal olan bulaşıcı hastalıkları nasıl yaydığının anlaşılmasına da katkıda bulunabilir. Bu sayede bir çok bu şekilde taşınan bulaşıcı hastalığın bulaşmasının önü kesilebilir.

Araştırmaları yürüten Leslie Vosshall’ın açıklamalarına göre; “Beyindeki nöronların hangileri ile dişi sineklerin insanları algıladığını ve onları ısırmak için karar verebileceğini bilmiyorduk. Artık bunları hangi genin kontrol ettiğini bildiğimize göre, beynin içinde daha fazlasını araştırabiliriz”.

Araştırmacılar, Meyve sineklerinin kur yapma davranışlarını incelediği bir araştırmada; Erkek sineklerdeki benzer kur yapma davranışı gerçekleştiren geni ortadan kaldırdılar,  meyve sinekleri gibi bu böceklerde dişileriyle çiftleşemedi. Ancak bilim insanları, bu mutasyonlu erkek sineklerin kan arzusunun da etkileyebileceğini düşünerek daha fazla araştırma yaptılar.

Bir bez parçası ile sunulan sıcak kana gitmesi beklenen mutasyonlu erkek sivrisinekler, mutasyonlu olmayan erkek sinekler gibi kana karşı çekimser kaldı. Cinsiyetlerine sadık mutasyonlu erkek sinekler, kan sunumundan etkilenmemişlerdi. Bu durum da bozulan genin beslenme davranışında bir rol oynamadığını gösteriyor.

Ancak bilim insanları bu mutasyonlu erkek sineklere bir insan kolu verdiklerinde, birdenbire toplandılar.  Vosshall, “Bu gerçekten beklenmedik ve muhteşem bir bulguydu. Daha önce hiç insan kokusuyla ilgilenen erkek sivrisinek görmemiştik.” diyor.

Daha sonrasında yapılan testlerde, mutasyonlu erkek sivrisineklerin hala kan içme arzusu ve vücut ısısını algılama yeteneğinden yoksun olduğunu doğramış olsalar da, bu geni kapatılan beyinlerin canlı bir insanın benzersiz kokusunu işleme gibi bir yeteneği kaybetmedikleri tespit edildi. Bu çalışma bastırılmış bir dürtünün harekete geçirilebileceğini de göstermiş oldu. Bu çalışmalar, erkek sivrisineklerin aslında insanları ısırmak için gerekli nöron yapısına sahip olduklarını gösteriyor. Bunu engelleyen hormonu ortadan kaldırmak, erkek sivrisineklerde bu gizli davranışı ortaya çıkarıyor.

Teorik de olsa heyecan verici bu uygulama, bir gün bu bilginin dişi sivrisinekleri erkekleştirmek ve hastalık yapma gibi etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılmasını sağlayacaktır. Bununla birlikte, laboratuvarda bunu yapmaya yönelik ilk girişimler, dişi sivrisinekleri kanla besleme ve yumurtlama sorunları sebebiyle yaşamaz hale getirdi. Daha önemli olan dişi sineklerin insanları tespit etmek için kullandıkları sinirlerin, tek bir gen tarafından korunan erkek sinek beyinin de uykuda kaldığının keşfidir.

Vosshall laboratuvarından gelecek çalışmalar, bu gizli nöronları araştıracak ve cinsiyet farklılıklarının beyinde nasıl kodlandığını ve genler tarafından nasıl belirlendiğini keşfetmeye devam edecek . Bir süre önce cinsiyete özgü davranışların o cinsiyete özgü nöron kümelerinden kaynaklandığı varsayılıyordu. Ancak Vosshall laboratuvarında yapılan çalışmalar dahil olmak üzere son çalışmalar, her iki cinsiyetin de sıklıkla aynı nöronlara sahip olduğunu ve bunları bir genetiğin kontrol ettiğini gösterdi.

Tıbbi bir deney olarak kullanılacak hayvanlarda, şu konulara dikkat edilmesi gerekir:

  1. Materyali Değiştirme (Replacement): Eğer mümkünse, hayvan yerine, aynı güvenirlikte sonuçlar verecek başka materyal ya da modeller üzerinde çalışmak.
  2. Sayıyı Azaltma (Reduction): İstatistik hesabı etkilemeyecek en az sayıda hayvan üzerinde çalışmak.
  3. Uygun Koşulları Sağlama (Refinement): Deneylerde hayvanlarda en az rahatsızlığa yol açacak şekilde davranmak.
  4. Bu hayvanlarda yapılacak deneylerin, zevk ve süs için değil, insan hayatına hizmet esas alınmalıdır.

Not: Hayvan deney çalışmalarında etik ve sertifikasyon kurallarına uyulmalıdır.

Biz bu tip çalışmaların hayvan haklarına ne denli uygun olduğu ve bu araştırmanın neticelerinin insan sağlığı için nasıl faydalar sağlayacağını şuan için net bir şekilde ön göremediğimizden bu araştırma için bu yönde bir yorum yapmıyor ve yorumu sayın okurumuza bırakıyoruz.

Dini açıklama Sorularla İslamiyet tarafından sağlanmıştır.
Araştırma Rockefeller University  tarafından sağlanmıştır

Abdul Arif Kerim ÇALIŞKAN

Dünyayı kelimelerle ifade etmeye başladığımdan beridir harflerle hemhal biriyim. Mekatronik temelli eğitim hayatımın perspektifinden ağaçların, çiçeklerin, hayvanların mekanizmalarını çözmek üzere tefekkür etmekteyim.

Son Paylaşımlar

Haberdar Olun

Instagram

Instagram has returned empty data. Please authorize your Instagram account in the plugin settings .