Web sitemizde yorum oluştururken sürekli bilgileri girmemek için üyelik oluşturabilirsiniz. Bunun için üst siyah barın sağındaki avatara veya sayfanın altındaki menüden kayıt ol butonuna tıklayabilirsiniz.

Kitap

Satranç, Stefan Zweig, Mahkumun Bir Oyuna Mahkumluğu

Çok sevdiğimiz bir yazar olan ve daha öncede bazı kitaplarını yorumlamaya çalıştığımız yazar Stefan Zweig’den yıllar önce okuduğumuz kısa hikaye kitaplarını daha doğru yorumlamak için tekrar okuyacağız. Bu kapsamda bu yazımızda tek oturuşta okuduğumuz  Stefan Zweig’in ‘Satranç’ adlı eserini yorumluyoruz.

Psikoloji ile yakından ilgili olan Zweig’in tüm eserleri psikolojik izler taşır. Yazarın bu eserini çok güzel bir önsöz yazarak sunan Şebnem Sunar, eseri “Satranç, simgeselliği ve çok boyutluluğuyla bunların (Öncesinde diğer eserlerinden bahsedilmektedir.) arasından kendiliğinden  sıyrılır. Her şeyden önce bir son yapıttır. Satranç, Zweig’ın edebiyata ve ama aynı zamanda yaşama bir vedasıdır, eşi Lotte’yle birlikte 1942 yılının 22 Şubat günü intihar etmeden önce, tamamladığı son yapıttır.”  şeklinde açıklıyor.

İnsan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür.

Can Sanat Yayınlarından okuduğumuz kitabın kapak tasarımı sade ve şık şekilde tasarlanmış. Aynı tasarımın arka kapağa da taşındığını gözlemliyoruz. Kitap bilinen bir eser olması sebebiyle kapak tasarımında içeriği hakkında bilgi verici bir detay barındırmıyor. Ancak kapak tasarımında tercih edilen renkler ‘Satranç’ eserini okumaya teşvik ediyor. Kitabın iç sayfalarında herhangi bir baskı hatasıyla karşılaşmadık. Yazı boyutunda standart yazı boyutlarında olduğunu söylemek mümkün. Baskı yönüyle kısaca değerlendirdiğimizde ilgi çeken, şık ve okunabilirliği yüksek bir kitap olmuş.

Çevirmen: Ayça Sabuncuoğlu
Yayın Tarihi: 20.09.2019
ISBN: 9789750725708
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 71
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: 3. Hm. Kağıt
Boyut: 12.5 x 19.5 cm

New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic’e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanacak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu. Stefan Zweig’ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı Satranç, gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor.

Kitap satranç ustası bir bireyin gelişimini aktarırken aynı anda, bir anda mecbur bir şekilde hayata tutunduğu tek dalı satranç olan bir avukatın gelişim sürecini ve satranç üzerinden kendi içsel mücadele sürecinin işlenişini gözlemliyoruz. Zweig’ın hikayelerinde okuru en iyi etkilediği kısım olan anlatım üslubunun burada da başarısını görüyor ve olayları işleyişini hayranlıkla okuyoruz.

Gündüz mü gece mi olduğunu anlayamadan ansızın çağrıldı insan. – Sayfa 42

Ama en kötüsü sorgulama değildi. En kötüsü, sorgulamadan sonra hiçliğime geri dönmekti. – Sayfa 43

Önce gece yarısı apar topar hücreden alıp götürerek insanın sinirlerini bozuyorlardı, sonra da, insan kendini sorgulamaya hazırladığında, direnmek için bütün bilincini ve isteğini topladığında, bedenini yormak ve ruhunun direncini kırmak için sorgulamadan önce bir saat, iki saat, üç saat bekletiyorlardı insanı. – Sayfa 46

Kitabın sayfalarını çevirdikçe hikayenin derinlerine iniyor ve yazar hikayenin kahramanlarının varoluşunu sorgulama sahnelerini bizim önümüze serdiğini görüyoruz. Zweig’ın diğer kitaplarında işlediği fiziksel intiharı bu kitabında ruhsal intihar olarak değerlendirebiliriz.

Kitap tek oturuşta okunabilecek kısa bir hikayedir. Kitaptan fazla alıntılar yaparak açıklamalar yapmayı gerek duymadık. Genel okunabilirlik ve kişisel katkıları değerlendirdiğimizde kitabın kesinlikle okunması gereken kitaplar arasında yer alması gerektiğini söyleyebiliriz. 

Zweig’in her eseri gibi bu eser de insana varoluşsal sebeplerini sorgulatıyor ve insanın derinliklerinde gerçel insan kimliğini arıyor ve bu arayışı insana sadece okutmuyor yazdığı eserle yaşatıyor. Şahsen sorsanız o geminin bölümlerini hiç takılmadan tarifleyebilir, o masanın etrafında ki satranç mücadelesine ortak olan insanların yüz ifadelerini tanımlayabilirim. 

Abdul Arif Kerim ÇALIŞKAN

Dünyayı kelimelerle ifade etmeye başladığımdan beridir harflerle hemhal biriyim. Mekatronik temelli eğitim hayatımın perspektifinden ağaçların, çiçeklerin, hayvanların mekanizmalarını çözmek üzere tefekkür etmekteyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu