Bir başkayım bugünlerde… (1)
Bir başkayım bugünlerde…
Uzun zamandır gelişen ve zor günler yaşama sebep olan sağlık sorunlarımdan dolayı bir hayli yorgun bir hale bürünmüşüm. Hastalığın vermiş olduğu sıkıntılar insanların üstüme yaptığı baskıdan daha az hasar bıraktı bende öyle ki maneviyatım karamsarlıklarla doldu, çıkmaza girdim.
Bu yazıları yazma düsturum olan “Bir başkadır anlatmak, bir başka okuyup anlamak. Anlaşılmak için bir şeyler paylaşmak” sözüm yerlere serildi. Anlatmak istedim anlatamadım, anlaşılamadım. Kimsenin anlamasını beklemedim. Kimseden bir şey istemedim. Tek arzuladığım şey vardı; anlayışlı davranmaları…
Nasrettin Hoca bir hikaye de eşşekten düşüyor ya hani hocanın yardımına yetişenler bir doktor çağırmaktan bahsettiklerinde hoca bana doktor değil bana eşşekten düşen birini getirin diyor. Bu hikayede anlatılmak istenilen misali, anlaşılmak için etrafımda ki insanların eşşekten düşmelerini isteyecek değilim. Sadece istediğim eşşekten düşmediklerini hatırlamaları…
Yaş ilerledikçe sorumluluk üstüne sorumluluk ekleniyor ve böyle bir dert havuzunda çırpınırken birilerinin üzerinize ek sorumluluklar yüklemesi anlayışsızlık değilde nedir?…
İnsan ne kadar acizdir “Ben sana ne yaptım?” diye bir soruyu sana yönelterek yaptıklarının nelere mal olacağını hesap edemediğini ortaya koyar. Bu durum düşüncesizlikten mi kaynaklanır yoksa sadece kendini düşünmekten mi?
Çok fazla kafaya mı takıyorum herşeyi diyorum bazen fakat çoğu olayı umursamadan geçtiğimin farkındalığını yaşıyorum, durum böyle iken diyorum; ben dert etmiyorum onlar gelip üstüme üstüme dert tohumları serpiyorlar.
Unutulmayan anlar vardır her insanın hafızasında bir kenarda durur. O anılar birileri tarafından tetiklendiğince herşey hatırlanır kişiye ona göre muamele etmek gerekir iyi ise iyi, kötü ise tedbirli… değil mi? öyle yapmak gerekir. Siz bu düstur ile hareket ettiğinizde karşınızda ki hiçbir şey yaşanmamış gibi davranması, o anların üstüne basa basa tersi bir durum sergilemesi, üzerinize dert tohumları ekmesi değilde nedir?
Bir sohbetin içinde buluyorsunuz kendinizi ve konu içinden de, ortamdan da çıkıp kurtulmak mümkün değil. Konuda sizin sözünüze yer yok ama her konuşulan bahis size sıkıntı veriyor, derinden etkiliyor. Konuda sizin sözünüz gerek ve siz ortaya atıyorsunuz kelimeleri tutan yok, tepeleyen çok. Herkes itiraz makamına oturmuş sizin sözünüze karşı çıkmak için bekliyor. Konu özüne bakıldığında, size yer yok fakat sizi konuya zorla sürükleyen çok.
Öyle bir ortam oluşmuş ki artık herkes kopuk. Herkes ayrı telden düdtürü dü…
Kimse sahiplen miyor? Herkes öteliyor…
Sehpa ayağına serçe parmaklarını vurduklarında, neden parmağını sehpaya çarptığını sorgulamıyor, dikkatli davranması gerektiğini düşünmüyor, sehpayı oraya koyanı arıyor, oraya neden sehpayı koyduklarına dair senaryo yazmaya başlıyor ve zamanı geldiğinde filmi oynatmaya başlıyorlar. Film tutmadığında ise isyankar, bedbaht biri olarak ateş püskürüyorlar, dert saçıyorlar, kalp kırıyorlar, üzüyorlar, üzülüyorlar, lanet okuyup kördüğüm atarak çıkılmaza oynuyorlar.
Ve daha kötüsüde herşeyin eskisi gibi olmasını bekliyorlar… Ha sadece bekliyorlar hiçbir şey yapmıyorlar.
Düşünüyorum tekrar tekrar çok mu kafaya takıyorum çok mu dert ediyorum? Diyorum; Hayır onlar dert tohumlarını üstüme serpiyorlar.
Bu durumda çok kişi var. Onlardan biri de benim bu aralar.
Bu durumda çok kişi var. Onlardan biri de benim bu aralar.