Bazen bir yazı, bazen önünden geçtiğiniz bir dükkân, sokakta bir delikanlı, belki de bir parkta armağan ediliyor dilinize dolanan mahur beste ve anılara dalıp gidiyoruz.
Unutmamak için kazıyorsunuz heceleri tek tek hafızanızın atıl kenarlarına, oraları canlandırarak ve o atıl kalmış köşelerdeki acı tatlı tüm manaları, anıları ayağa kaldırarak ve durakalıyorsunuz biran … sanki sonsuzluk gibi gelen o kısa zaman dilimde donakalıyorsunuz, bazen yolun ortasında, bazen bir iş yerinin önünde veya bir yazıyı okurken… dalıyorsunuz zamandan arda kalan hatıralara, evet, o atıl kalmış köşelerde ne nice anlar saklıdır, ne anlatmaya kıyamadığınız anılar, ne de adını anmak istemediniz günler, belki haftalar, belki aylar, belki yıllar saklıdır o köşelerde, belki imkan olsa bir bilgisayar hard diski gibi yakıp silmek, belki yağmurda ıslanıp mürekkebin aktığı bir kağıttaki yazılmışlar gibi okunmaz, yanan bir odun parçasının külleri gibi savrulup, belki okyanusun derinliklerinde bir hatırat gibi ulaşılmaz olsun istersiniz. Ama olmaz! Bir kendini bilmez şairin yazdığı birkaç dize canlandırır tüm anıları ve patates döker gibi çuvalı savurur önünüze…
Bitmeyen Gece
Bir sigara…
Bir sigara daha…
Sabahın yüzü gözüktü bir sigara daha…
Ellerim soğuk ve terli bir sigara daha…
Bitmeyen gece,
Sonsuzlukla yarışıyor,
Tik tak, tik tak,
Saliseleri hissettim rüzgar tenime değdiğinde
Deniz sanki mor, sanki kızıl, nasıl söylesem
Sanki biraz sen
Ve gece bitmeyen gece
Hava ısındıkça ısınıyor sanki her nefeste
Bir şey sigara dumanına eşlik ediyor yüreğimde
Bir şey mi eksik yoksa tamamlanmayı mı bekliyor
Meçhul
Bir nefes daha
Sandalyenin bacakları mı titriyor
Yoksa ben mi üşüdüm
Bitmeyen gece ve yıldızlar
Öpüyorlar alnımdan uyursam heyecanı kaçar
Tik tak, tik tak
Nerede nasıl hangi yatakta ve hangi rüyada
Tik tak, tik tak
Bitmeyen gece ve yıldızlar
Biran; Güzel gözleri, saçları, elleri, dudakları ve nice güzel halleri, fırtınalar öpüyorlar alnından, tüm bilim insanlarını toplayıp fizik kanunlarını yeni baştan yazman gerek. Onu ve seni yeni baştan var etmen gerek.
Heceler sek sek oynuyorlar aklımda,
Hiçbiri varamadı, bir türlü sekize,;
Bakma aklım başımda,
Yüz yıl dursan karşımda,
Varamaz lisan-ı hal dudağa.
Eriyip tükenen nefesin, sabahın kırağısı çöktü sanki o an üstüne tik tak, tik tak. Zaman…
Öylece kalırsın orada ayaklarının ucuna baka kalarak, gücün yetmez kaldırmaya başını, cesaretse ilk fırsatta seni terk eden sevdiğin, yakının gibi kaçmıştır oradan, bakamazsın…. Bakamazsın ama o koca çuval omuzlarında durur da ah etmezsin, edemezsin belki de, bir söz hatırlıyorum “tarlayı süren öküzün sesi çıkmazda arkasında kağnı inler durur” öyle ya koca yükleri taşır da insan sesi çıkmaz ama ufak bir olayda köpürür, hani bir söz var hani “nehri aşarda derede boğulur” diye aynen öyle de bir sürü derdi omuzlarında taşır, taşır da sesi çıkmaz da bir iki dizede boğulur, boğulur insan.
Hayaller, anılar hepsi etrafında yıldızlar gibi döner de güler sana. Güler sana.
Patatesler etrafta, hepsi bir yana kaçışırcasına yuvarlanırken arkadan melodi dur gitme diye sesleniyor adeta, satıcı durur mu, patatesleri kovalarda durur ve tek tek yakalar çok ihtiyaç varmışçasına getirir, çuval yükün mahiyetinden bezmiş olsa gerek ilk fırsatta yerlere serilmiştir, sarhoşlamıştır, rüzgâr ne yana esse o yana savrulur ama kaçamaz hiçbiri kaderinden, yine patatesler girer çuvala omuza çıkmak niyetiyle ve müzik durur, adam yola koyulur yaşamaya devam etmek için, bir başka hikayede kendisinin de bir patates olduğunu anımsayarak.
Patateste tatlı bir kök bitkidir ancak kimse onu tatlı olarak sofrada görmek istemez. Şeker deposu bu besini tuza basıp tatlılığından eser kalmadığında tüketirler. Patatesler… ne kadar çoklar değil mi? Şekeri yükseltirlerde tadını alamazsın. Gizli düşman gibi içinde bir silah barındırırlar.
Patetes anıları tarlasında, bir patates oluyoruz, farkında olmadan sistemin içinde çürüyüp gidiyoruz. Bu yüzden, belki de biz öğrenmeliyiz. Belki de biz sevmemeliyiz.
Sevmemeliyiz
Gün alır sessiz, büyür yanımda Her adım, her anımda Gün olur sensiz Utanıp olmaktan Bilerek yanarım aslında Güler bana Ağladığım gece yarısı İnsanlığın garip sancısı Belki de biz Öğrenmeliyiz Belki de biz Sevmemeliyiz Her şeyi gören sen Göremedin mi beni? Her şeyi duyan sen Duyamadın mı beni? Her şeyi bulduysan Bulamadın mı beni? Her şeyi bilen sen Bilemedin bir beni! Belki de biz Öğrenmeliyiz Belki de biz Sevmemeliyiz Demlenir içim kendim olmaktan Süzerek yaşarım aslında Gün olur sensiz Utanıp olmaktan Bilerek yanarım aslında Güler bana Sena Şener
şiir müzik ve patates :) keyifliydi yazı. bir rüyamda patates olsam bariii nasıl olcak acabaaa :)
Anlarsınız,hissedersiniz,empati kurarsınız ama tüm o bilindikleri bir araya getirip iki laf edemezsiniz ya , işte yazınız tam da böyle bir etki bıraktı.Kaleminize sağlık.Seçtiğiniz müzikte severek dinlediklerimden,yeniden dinledim bu vesileyle
Güzel bir hikaye çok teşekkür ederim gerçekten de kimse Kaderinden kaçamıyor.
EĞİTİM PINARIYorumunuz için teşekkürler.
VAKT-I DEMDeğerli yorumunuz ve katkınız için teşekkürler.
DEEPTONEPatates olmak tabiri çok kullanılır bazı semtlerde, birazda ona atfen patates, bu sebeple rüyada da olsa pek patates olmak isteyeceğinizi sanmam.
şiir müzik ve patates :) keyifliydi yazı. bir rüyamda patates olsam bariii nasıl olcak acabaaa :)
Anlarsınız,hissedersiniz,empati kurarsınız ama tüm o bilindikleri bir araya getirip iki laf edemezsiniz ya , işte yazınız tam da böyle bir etki bıraktı.Kaleminize sağlık.Seçtiğiniz müzikte severek dinlediklerimden,yeniden dinledim bu vesileyle
Güzel bir hikaye çok teşekkür ederim gerçekten de kimse Kaderinden kaçamıyor.
EĞİTİM PINARI
Yorumunuz için teşekkürler.
VAKT-I DEM
Değerli yorumunuz ve katkınız için teşekkürler.
DEEPTONE
Patates olmak tabiri çok kullanılır bazı semtlerde, birazda ona atfen patates, bu sebeple rüyada da olsa pek patates olmak isteyeceğinizi sanmam.
twitten yazmıştım sanaa, bi belgesel izledim, lupuslu biri vardı, american murder, family next door, dizinin adısı :)
Gerçekten tazecik sıcacık bir yazı olmuş 🙂
Teşekkür ederim, ziyaretiniz için ayrıca teşekkürler.
DEEPTONEYorumu görünce tekrar kontrol ettim ancak gelen bir şey olmamış bilgin olsun yoksa mutlak surette cevap dönerdim. Hiç dizi takip etmediğim bilemedim. Bir dönem doctor house da konu olmuştu… bu diziye de bir bakarım.
twitten yazmıştım sanaa, bi belgesel izledim, lupuslu biri vardı, american murder, family next door, dizinin adısı :)
Gerçekten tazecik sıcacık bir yazı olmuş 🙂
Teşekkür ederim, ziyaretiniz için ayrıca teşekkürler.
DEEPTONE
Yorumu görünce tekrar kontrol ettim ancak gelen bir şey olmamış bilgin olsun yoksa mutlak surette cevap dönerdim. Hiç dizi takip etmediğim bilemedim. Bir dönem doctor house da konu olmuştu… bu diziye de bir bakarım.
bir daha kontrol et :) 2 kasım daki tiwitin senin, coelho :)
Şimdi gördüm :) tamamdır, Simyacı 'yı yeni okuyordum satıra denk geldiğimde paylaşmıştım, ama ne yazık ki ben hiç bir türlü görememişim. :)
bir daha kontrol et :) 2 kasım daki tiwitin senin, coelho :)
Şimdi gördüm :) tamamdır, Simyacı 'yı yeni okuyordum satıra denk geldiğimde paylaşmıştım, ama ne yazık ki ben hiç bir türlü görememişim. :)
Galiba bu yazıdaki patates benim
Galiba bu yazıdaki patates benim
YAŞAMDAN YAZILAR:) Tabi tablonun birde o tarafı var.
YAŞAMDAN YAZILAR
:) Tabi tablonun birde o tarafı var.
İnsan gerçekten bir makine olmayı diliyor bazen sırf iyi anılara takılı kaldığından değil, hayatına girmiş iyilerin anısı dursun, unutulmasın diye, ben gibi, fotoğraflarına bakmak bile istemiyor mesela gerçekten gittiğini fark ediverecek diye…:(
Bir şekilde sırtımızdaki patateslerden kurtulmamız gerekiyor, hatta bununla ilgili bir yazı daha yazdım. Yine biz robot gibi olmayalım, bazı durumlara ağlamak da güzel.
Ben içimizde çok şeyler biriktirmemek taraftarıyom. Özellikle son günlerde okuduğum bir kitapta hastalıkları biz davet ediyoruz bedenimize , dert, keder,tasa,söyleyemediklerimiz nasıl adlandırırsanız hep birikiyor ve dediğiniz gibi bir kıvılcım ateşliyor. Vakitlice salsak aslında bu kadar yakmaz belki….
Evet, çok haklısınız "Ahmaklar Geçmişini Alnında Taşır" adlı yazımda tamda bu konuyu işledim. Stres bağışıklık sistemini baskılar ve hastalıklara davetiye çıkarır. Yorumunuz ve katkınız için teşekkürler.
İnsan gerçekten bir makine olmayı diliyor bazen sırf iyi anılara takılı kaldığından değil, hayatına girmiş iyilerin anısı dursun, unutulmasın diye, ben gibi, fotoğraflarına bakmak bile istemiyor mesela gerçekten gittiğini fark ediverecek diye…:(
Bir şekilde sırtımızdaki patateslerden kurtulmamız gerekiyor, hatta bununla ilgili bir yazı daha yazdım. Yine biz robot gibi olmayalım, bazı durumlara ağlamak da güzel.
Ben içimizde çok şeyler biriktirmemek taraftarıyom. Özellikle son günlerde okuduğum bir kitapta hastalıkları biz davet ediyoruz bedenimize , dert, keder,tasa,söyleyemediklerimiz nasıl adlandırırsanız hep birikiyor ve dediğiniz gibi bir kıvılcım ateşliyor. Vakitlice salsak aslında bu kadar yakmaz belki….
Evet, çok haklısınız "Ahmaklar Geçmişini Alnında Taşır" adlı yazımda tamda bu konuyu işledim. Stres bağışıklık sistemini baskılar ve hastalıklara davetiye çıkarır. Yorumunuz ve katkınız için teşekkürler.